İlişkilerde iç içe geçmek ile çok mesafeli olmak arasında seçim yapmak zorunda değiliz.
İç içe geçmenin sonucu aşılan sınırlar kişileri;
“İnsanlar kötüdür.”
“İnsanlara ihtiyacım yok.”
“Kırılmamak için insanlardan uzak durmalıyım.” gibi keskin tutumlara götürebilir.
Keskin tutumlar ilişkisel problemlerin bireysel sorumluluğunu almamızın ve dolayısıyla büyümemizin önündeki engeldir.
Fakat ilişki kurmak ve varlığımızın yankılarını görmek istemek insan tabiatının gerçeğidir.
Sağlıklı ilişkiler için sürekli karşı tarafı sorgulamak yerine kendimize bazı sorular sormak tekrarlayan ilişki problemlerinde kendi payımıza düşeni anlamamızı sağlar.
-İlişkide sınır koyamadığım durumlar neler?
-Ben ne istiyorum ve isteklerimin sınırları neler?
-Karşımdaki ne istiyor ve ben ne kadarını verebilirim?
-Alamadığım veya veremediğim durumlarda duygularıma neler oluyor?
-İlişkide ihtiyaçlarımın görülmediği ve karşılanmadığı noktada duygu ve düşüncelerimi nasıl nezaketle ifade edebilirim?
-Görülmediğim ve duyulmadığım illişkide yeniden nasıl konumlanabilirim?
İlişkide her iki tarafın payı olduğunu hatırlamak önemlidir.
Bireyler kendi sorumluluklarını almaya gönüllü oldukları zaman daha doyurucu ve sağlıklı ilişkiler deneyimlemek mümkün olur.